4 Aralık 2017 Pazartesi

Kilo kolon kanseri riskini artırıyor

Tıp uzmanları, obezitenin tüm kanser türlerine eğilimi artırdığı konusunda birleşiyor. 34. Ulusal Gastroenteroloji Kongresinde de kolon kanseri ile fazla kilo arasındaki bağlantıya ve kalın bağırsak kanserinde erken tanıya dikkat çekildi. Ünlü isimler de aynı amaçla kamera karşısına geçti.

Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) tarafından Antalya’da yapılan 34. Ulusal Gastroenteroloji Kongresinin basın toplantısında konuşan Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, en sık rastlanan bir grup kanserin gastrointestinal sistemden kaynaklandığını söyledi.
“TÜRKİYE'DE ENDOSKOPİYİ KİMLERİN YAPACAĞININ YASAL DAYANAĞI YOK”
Endoskopinin ehil kişiler tarafından yapılması gerektiğini belirten Bor, "Sağlık Bakanlığı’nın elinde bulunan sertifikasyon programını hızla sonlandırması ve kimlerin endikasyon yapacağının bilinmesi gerekir. Bugün ülkemizde endoskopiyi kimlerin yapacağının yasal dayanağı yok. Her hekim endoskopi yapabilir düzeydedir, bu kabul edilir bir şey değildir" dedi.
“DIŞKIDA GİZLİ KAN TAHLİLİ ÇOK ÖNEMLİ"
Mersin Üniversitesinden Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Sezgin ise kolon kanserinin sık görüldüğünü, yaşlılıkla birlikte görülme sıklığının arttığını dile getirdi.
Toplumdaki kolon kanseri bilincinin yeterli düzeyde olmadığını ve hastalığın ölümcül olabildiğini vurgulayan Dr. Sezgin, erken teşhise dikkat çekerek şunları söyledi:
“Kolon kanseri önlenebilir, nadir kanserlerden biridir. Henüz kanser gelişmeden ciddi sorunlara yol açmadan, erken aşamada saptanabilen meme kanseri, rahim ağzı kanseri, bir de kolon kanseri vardır. Kolon kanseri önleme ve erken saptama adına tüm sağlık merkezlerinde yapılan dışkıda gizli kan tahlili, bunu her 50 yaşına gelenin yapmasını öneriyoruz. Eğer sonuç pozitif çıkarsa hekiminize başvurun ikaz edicidir."
KİMLER KOLONOSKOPİ YAPTIRMALI?
Kolonoskopinin kalın bağırsak içinin fiber optik cihazla incelenmesi olduğunu belirten Sezgin, "Hem riskli hem de şikayeti olanlarla birlikte, 50 yaşındaki kişilere yapılmalıdır. Aşırı kilodan uzak durmak kolon kanseri gelişme riskini azaltır. Obezite her türlü kansere eğilimi artırıyor. Yağı, karbonhidratı az, taze ve yeşil sebze meyve, süt ve süt ürünlerini bol bol tüketmeliyiz" şeklinde konuştu.
ÜNLÜ İSİMLER DİKKAT ÇEKTİ
Altan Erkekli, Ata Demirer, Deniz Çakır ve Feridun Düzağaç’ın yer aldığı bilgilendirme filmi ile de kolon kanserinin erken tanısı için yapılması gerekenlere dikkat çekildi.
"KARACİĞER YETMEZLİĞİNİN İDEAL TEDAVİSİ NAKİL"
Başkent Üniversitesinden Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Birol Özer ise siroz ve karaciğer kanseri ile karaciğer nakline değindi. Dünyada 257 milyon kişinin hepatit B, 170 milyon kişinin de hepatit C virüsü ile enfekte olduğunu aktaran Özer, "Karaciğer nakli gereken hastalıkların başında siroz ve karaciğer kanseri gelmektedir. Siroz sebebi olarak da en sık hepatit B, hepatit C ve yağlı karaciğer hastalığı gelmektedir. Ülkemizde daha az olmakla birlikte alkole bağlı sirozlar da önemli bir karaciğer nakli nedenidir. Son dönem karaciğer yetmezliğinin ideal tedavisi ise karaciğer naklidir” dedi.
"KARACİĞER NAKLİ BEKLEYEN 2 BİN 73 HASTA VAR"
Karaciğer naklinin beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerin (kadavra) karaciğerinin tamamının hastaya nakledilmesi ya da sağlıklı canlı vericilerin karaciğerinin 2/3’lük sağ parçasının hasta kişiye nakledilmesi olmak üzere iki yöntemle gerçekleştirildiğini kaydeden Özer, "Ülkemizde şu an bekleme listesinde 2 bin 73 hasta vardır. Bu yıl da canlıdan 976, kadavradan 333 olmak üzere toplam bin 309 karaciğer nakli gerçekleştirilmiştir. Dünya genelinde nakiller daha çok kadavradan yapılmaktayken ülkemizde canlı vericilerden yapılmaktadır. Toplumun bilinçlendirilmesi ile organ bağışının artırılması karaciğer yetmezliği olan hastaların tedavi umudunu artıracaktır" ifadelerini kullandı.
PROBİYOTİK KULLANIMINA DİKKAT
Türk Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Prof. Dr. Murat Törüner’in vurgu yaptığı konu ise intestinal flora oldu. İntestinal floranın yani bağırsaklarda yaşayan bakteri-mantar ve virüslerin pek çok hastalıkta rol oynadığını ve bu konudaki çalışmaların uzun yıllardır yapıldığını söyleyen Törüner, şöyle devam etti:
“Bu konudaki ilk çalışmalar yüzlerce yıl önce Çin tıbbında yapılan fekal nakline (dışkı nakli) kadar uzanmaktadır. Modern çağda ise bu konu tekrar keşfedilmiş ve çalışmalara konu olmuştur. İntestinal floranın bozulmasıyla ortaya çıkan hastalıklar arasında antibiyotik kullanımına bağlı ishaller, bakteriyel bağırsak enfeksiyonları, fonksiyonel bağırsak hastalıkları (irritabl barsak sendromu, spastik kolon), inflamatuvar bağırsak hastalıkları ve kanser sayılabilir.”
“PROBİYOTİKLER DOKTOR TARAFINDAN REÇETE EDİLMELİ”
Probiyotik kullanımının da giderek arttığını aktaran Törüner, “Probiyotik kullanımında amaç; bağırsak florasında yer alan iyi bakterilerin sayısını arttırmak ve bozulmuş intestinal floranın tekrar restore edilmesidir. Probiyotiklerin kullanımının kesin olarak işe yaradığı gösterilen hastalıklar arasında antibiyotik kullanımı sonrası gelişen ishaller, gıda zehirlenmeleri ve bakteriyel-viral gastroenteritler vardır. Ayrıca inflamatuvar bağırsak hastalıkları ve fonksiyonel bağırsak hastalıklarında da kısıtlı kullanımları mevcuttur. Bir yan etkisi gösterilmemesine rağmen, probiyotiklerin mutlaka konunun uzmanı bir doktor tarafından reçete edilmesi gerekir” dedi. ntvmsnc

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder