12 Şubat 2015 Perşembe

Uyku apnesi sağlığınızı nasıl etkiler?

Daha bir nesil önce uyuklamak, çok uyumak toplumca tembellik ve miskinlikle eşanlamlı olarak değerlendirilirdi.

Horlama ise fıkralardan karikatürlere kadar herkesin güldüğü, hane halkına zarar, önemsiz  bir sevimsizlikten ibaretti. bugün artık  kanserden sonra en çok önem verilen tıbbi konulardan biri oldu.  Hatta bir çok bilimsel araştırma kanserlerde bile uyku bozukluklarının  rolü olabileceğini gösteriyor. Nasıl olabilir?

Önce şunu anımsayalım: tek hücrelilerden insana kadar tüm canlılar yaşamlarında aktif oldukları ve “dinlendikleri” veya uyudukları düzenli döngüler içindedirler. Bu düzenin bozulması da bir şekilde yaşam kalitesini, hatta süresini etkiler.

Uyku Apnesi Sendromu, uyku sırasında beynin solunum sistemine sinyal yollayarak nefes almasını sağlamasının aksaması (Santral – markezi apne), ya da uykuda bütün kaslar gibi gevşeyen üst solunum yolları kaslarının nefes alma gayretiyle oluşan emme basıncının dil kökü arkasında soluk yolunu tıkanmasıyla ortaya çıkar (Obstrüktif-tıkatıcı apne).  Üçüncü bir tip bu ikisinin aynı süreç içinde artarda gelmesiyle oluşur.

Horlama sesi, daralan nefes yolundan geçen havanın türbülansı nedeniyle yumuşak dokuların titreşmesinin sonucu olarak ortaya çıkar. Bu duruma tıpta “hipopne” denir, nefes azalması! Eğer hava yolu tamamen tıkanırsa hava geçişi durur, buna da “apne” adı verilir.  Bazı damarların ve dokuların üzerinde oksijen düzeyini sürekli olarak ölçüp beyne bilgi veren alıngaçlar bulunur. Bunlar nefes azalınca veya kesilince beyne alarm sinyalleri gönderir.  Bu sinyaller beynin kısa süreli “uyanmasını” ve nefes almasını sağlar.

Uyku apnesi, yeni doğmuş bebeklerden ileri yaşlara kadar  her cins, ırk ve yaşta insanda görülebilir.  Tıkayıcı apnelerin en yaygın nedeni kalıtımdır. Bizler ana-babamızdan sadece boyumuzu posumuzu,  huyumuzu suyumuzu, görünüşümüzü değil iç yapımızı da alırız.  Santral apneler ise daha çok tıbbi problemlerle ilgili olarak ortaya çıkarlar.

Herkes ara sıra çeşitli nedenlerden horlayabilir: fiziksel yorgunluk, soğuk algınlığı, burun tıkanması, Alkol, akşam yemeğinin aşırı kaçması olası nedenlerden bazıları olabilir.  Eğer horlama, nefes tıkanmaları, baş-boyun terlemeleri, aşırı mide barsak gazı, reflü gibi belirtiler uzun sürerse ve giderse artarsa uyku apnesi düşünülmelidir.

Uykuda nefes tıkanmalarının sağlığımız özerinde başlıca iki farklı sonucu olur. Birincisi, her tıkanmanın sonunda beynin bir kaç saniye “uyanıp” solunumu yeniden başlatmasıdır.  Bu kısa uyanıkcıklar uykunun iç organizasyonunu, yani dinlendirici kalitesini bozar.   Bunun maliyeti başka nedeni olmayan yorgun uyanma, gün içinde yorgunluk, halsizlik, uyuklama eğilimi, keyifsizlik, isteksizlik, sinirlilik, dalgınlık, unutkanlık gibi belirtilere yol açar. Fiziksel ve beyinsel aktivitelerde giderek artan azalmalar ortaya çıkar. Uyku apnesi,  hastanın kolay kilo almasını ve zor kilo vermesini tetikler. Apne artınca kilo artmasını kilo aldıkca apne artması takip eder. Özellikle orta yaşlardan sonra bu olgular genel sağlığı önemli derecede etkiler. Hipertansiyon, kalp atım düzensizlikleri,  beyin kanaması gibi sorunlara apne hastalarında, özellikle aile hikayesinde kalp sorunları olanlarda, çok sık rastlanmaktadır. Olayın aşırı ucunda uykuda boğularak veya kalp krizi geçirerek ölümler çok da seyrek değildir.

Son yıllarda  çok önem kazanan başka bir konu, uyku apnesi hastalarında sirkadiyen (gündöngüsel) ritim denen uyku düzeninin bozulmasının vücüdümuzdaki bütün organların işlevini etkilediğinin anlaşılmış olmasıdır. Uyku, başta büyüme hormonu olmak üzere, hemen bütün hormonların salgılanmasını, beynin gün içinde gelen verilerin doğru kodlanması ve depolanmasını, duygu durumumuzun sağlıklı işlemesini, bakteri ve virüslere karşı vücut direncimizin berkitilmesini düzenlemektedir.

Bebekler ve çocuklar için düzenli ve yeterli uyku, fiziksel ve ruhsal gelişmeleri açısından “olmazsa olmaz” bir ön koşuldur. Atalarımız bunu yüzyıllarca önce fark etmişler: “Uyusun da büyüsün, ninniii!.....”


Dr. Sabri Derman
Amerikan Hastanesi / Milliyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder