13 Ekim 2015 Salı

Ruhsal olarak hastayız!

1992 yılından beri ruhsal sağlığa dikkat çekmek amacıyla 10 Ekim, Dünya Ruh Sağlığı Günü olarak kullanıyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dünyada yaklaşık 500 milyon kişinin ruhsal hastalıklar yaşadığını vurguluyor.  “Türkiye Ruh Sağlığı Profili Çalışması”na göre ise Türkiye’de nüfusun %18’inin yaşam boyu bir ruhsal hastalık geçirdiğine dikkat çeken Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD), “Dünya Ruh Sağlığı Günü” nedeniyle bir mesaj yayınladı.

Kardiyovasküler hastalıklardan sonra birinci sırada

Bu araştırmada tüm dünya genelinde ruh sağlığı hastalıklarının global hastalık yükünün %13’ünü oluşturduğuna dikkat çeken AİFD, Hıfzıssıhha Mektebi’nin yaptığı Türkiye Hastalık Yükü Çalışması’na göre Türkiye’de hastalık yükü nedenleri arasında psikiyatrik hastalık grubunun, kardiyovasküler hastalıklardan sonra %19 ile ikinci sırada olduğunu belirtti. 

AİFD Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli yaptığı açıklamada, sanılanın aksine, ruhsal rahatsızlıkların görülme sıklığının ülkemizde ve tüm dünyada oldukça fazla olduğunu ve son yıllarda giderek artan sayıda bireyin, ruhsal rahatsızlıklar nedeniyle ciddi sağlık sorunları yaşadığını belirtti. Dr. Dereli açıklamasında ruh sağlığının, bireylerin aktif, kaliteli ve anlamlı bir yaşamı sürdürebilmesi için arz ettiği önemi vurgularken, bu konudaki farkındalık, bilinç ve anlayışın, toplumun tüm kesimlerinde geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.

Her yıl 900 bin kişi intihar ediyor
Dünya Sağlık Örgütü’nün araştırmalarına göre yeti yitimine en çok neden olan 10 hastalıktan beşini ruhsal bozukluklar oluşturuyor. “2014 Ruh Sağlığı Atlası”na göre ise dünya genelinde yaklaşık her 10 kişiden birinin ruh sağlığının bozuk olduğu belirtiliyor. Dünyada her yıl 900 bin kişinin intihar ettiği ve 15-24 yaş arası genç nüfus arasındaki en yaygın ikinci ölüm sebebinin ise intihar olduğu, yine Dünya Sağlık Örgütü raporlarında belirtiliyor. Tüm dünyada her 4 kişiden birinin hayatlarının belli dönemlerinde ruhsal rahatsızlık geçirdiği ve ruh sağlığı ciddi anlamda bozuk olan her 4 kişiden 3’ünün ise hiçbir tedavi almadığına dikkat çeken araştırmalar, dünya genelinde ruhsal sağlık sorunları olan milyonlarca kişinin tedavi olanaklarına erişimden mahrum kalabildiğini gösteriyor. 


“Sağlık, sadece herhangi bir hastalık ve güçsüzlük halinin olmaması değil; bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam bir iyi olma durumudur. Bireylerin diğer insanlarla ilişkilerini sağlıklı yürütebilmesi, kendilerini mutlu, iyi ve güvende hissedebilmesi, sorunlarla uygun biçimde başa çıkabilmesi ve üretkenliğini sürdürebilmesi ruhsal durumunun iyi olması ile doğrudan ilişkilidir.” diyen Dr. Dereli iyi, tatminkâr ve anlamlı bir yaşam sürmenin her bireyin doğuştan getirdiği bir hak olduğunu vurguladı.
Tedavileri mevcut olmasına rağmen bilinen bir ruhsal bozukluğu olan kişilerin yaklaşık üçte ikisinin asla bir sağlık uzmanından yardım almadığını ifade eden Dr. Ümit Dereli, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre damgalama, ayrımcılık ve ihmalin, bakım ve tedavinin ruhsal bozuklukları bulunan kişilere ulaşmasını engellediğini, bu nedenle, Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu’nun da ruh sağlığı alanında yatırımların arttırılması amacıyla bir kampanya başlatarak, “Birlik, Görünürlük, Yasal Haklar ve İyileşme” konularına dikkat çekmekte olduğunu belirtti.

Toplum içinde damgalanma korkusu var

Açıklamasında “Dünya üzerinde ruhsal hastalıklar ile mücadele eden birçok kişi ihtiyaç duydukları tedavi seçeneklerine tam olarak ulaşamamaktadır. Ruhsal hastalığı olan kişiler çoğu zaman toplum tarafından kendisine ve etrafına zarar verebilecek, tehlikeli kişiler olarak algılanmakta ve önyargıyla, ayrımcı davranışlara maruz kalmaktadır. Bireyler, damgalanma korkusuyla hastalıklarını saklamakta ve tedavi kurumlarına başvuramamaktadırlar.” ifadelerini kullanan Dr. Dereli, “Ruh sağlığı bozuklukları olan kişilerin üçte biri ila yarısı tedavi almamaktadır. “Tedavi açığı” şizofreni için %32,2’den anksiyete bozukluğu için %57,5’e kadar değişmektedir. Bu açığın depresyon için %56,3, bipolar bozukluk için %50,2 ve obsesif kompulsif bozukluk için %57,3 olduğu tahmin edilmektedir. Alkol kötüye kullanımı ve bağımlılığı, %78,1 ile en büyük tedavi açığına sahiptir.” dedi. 

Farkındalık, anlayış, ilgi ve dayanışmanın önemine dikkat çeken Dr. Ümit Dereli, bu yıl Dünya Sağlık Örgütü’nün, insan hakları odaklı politika ve yasaların oluşturulması, sağlık profesyonellerine gerekli eğitimlerin verilmesi, hastaların tedaviye ilişkin bilgiye erişimi, karar alma süreçlerine katılım ve kamuoyu bilgilendirme kampanyaları yoluyla, ruh sağlığı sorunları olan kişilerin insan onuruna uygun şekilde yaşamlarına devam etmelerini sağlamak için neler yapılabileceği konusunda farkındalığı artırmayı hedeflediğini belirtti.

Türkiye’de tedaviye yönelik alt yapı yetersiz
 Ülkemizde de ruhsal rahatsızlıkların tedavisine yönelik hizmet ve alt yapının yetersiz olduğunu vurgulayan Dr. Dereli, “Ülkemizde son yıllarda giderek artan sayıda birey, ruhsal rahatsızlıklar nedeniyle sağlık kurumlarına başvurmaktadır. Birbirinden ayrılamaz bir bütün olan ruh ve beden sağlığını korumak, geliştirmek, hastalıkları önlemek için; farkındalığı, tedaviyi, rehabilitasyonu, bakımı ve iyileşmeyi kapsayan bütünlüklü ve etkili bir ruh sağlığı sistemine ihtiyacımız var.” ifadelerini kullandı.
10. Kalkınma Planı çerçevesinde Ocak 2015’te açıklanmış olan “Sağlıklı Yaşam ve Hareketlilik Öncelikli Dönüşüm Programı Eylem Planı” ile Türkiye’nin ruh sağlığının geliştirilmesinin Sağlık Bakanlığı’nın stratejik amaçları arasında yer aldığını vurgulayan AİFD Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli, “Ruh sağlığı bozuklukları olan kişilerin üçte biri ila yarısı tedavi almamaktadır. Diğer sağlık alanları gibi ruh sağlığı da, bütünlükçü yaklaşım ve kapsamlı stratejiler yoluyla ele alınmalıdır.” dedi. (sözcü.com.tr)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder