Distimi, hafif şiddette sürekli bir şekilde varolan depresif bir duygu durumdur.
Kendini sürekli mutsuz ve keyifsiz hisseden pek çok insan 'distimi' hastası olabileceğinden habersiz ! Avusturya Sen Jorj Hastanesi Uzman Psikolog Sinem Gül Şahin hafif ve süregen depresyon;distimi hakkında bilgiler verdi.
Sadece belli dönemlerde ortaya çıkmayıp uzun süreli olması ve şiddetli ataklarla değil sinsi bir şekilde süregeliyor olması bu rahatsızlığa tanı konmasını zorlaştıran faktörlerdir. Bu özelliğinden dolayı distimi belirtileri çoğu zaman bireyin kendi kişilik özellikleri sanılıp yanlış anlaşılır.
Major depresyonu olan bireylerde görülen uyku, iştah,kilo değişiklikleri distimik depresyonda çok belirgin bir şekilde göze çarpmazken, yaşamdan zevk alamama durumu, ilgi kaybı, yetersizlik ve suçluluk hisleri, aşırı öfke, insanlardan uzaklaşma,düşük benlik saygısı,umutsuzluk ve işine yoğunlaşamama gibi semptomlar görülebilir.
Çocuklarda da depresif belirtilerin yanı sıra asabiyet, bazı davranış bozuklukları ve sosyal becerilerde sıkıntı ortaya çıkabilir.
Bir kişide distimik bozukluk var diyebilmemiz için bu semptomların yetişkinlerde 2 yıldır, çocuk ve ergenlerde en az bir yıldır süregeliyor olması gereklidir. Arada herhangi bir semptomun olmadığı dönemler olsa bile bunlar 2 aydan fazla sürmez,tekrar depresif süreci geçilir. Bu iki yıllık süre boyunca kişinin majör depresyon (belirtileri çok net görülen ağır bir depresyon türü) geçirmemiş olması bu kişide distimik bozukluk var diyebilmemiz için gerekli bir ölçüttür. Kişi öncesinde ve sonrasında majör depresyon geçirebilir ama o iki yıl içerisinde böyle ağır bir depresyon geçirirse kişide distimik bozukluk var diyemeyiz başka bir depresyon türü üzerine yoğunlaşırız. Çünkü yukarıda belirttiğimiz gibi distiminin en önemli ayırıcı özelliği hafif şiddette, sinsi ve uzun süreli olmasıdır.
Distimi erken başlangıçlı ve geç başlangıçlı olarak ikiye ayrılır. 21 yaşından önce başlamışsa erken başlangıçlı distimi, 21 yaşından sonra başlamışsa geç başlangıçlı distimi deriz. Yapılan araştırmalar semptomların şiddetinin, madde kullanımına eğilimin, kişinin hayatındaki aksamaların erken başlangıçlı distimide geç başlangıçlığa göre daha fazla olduğunu göstermiştir. Ayrıca erken başlangıçlı distimiklerin aile geçmişlerinde yakın akrabalıklarında major depresyon varlığına da daha sık rastlanır.
Distiminin oluşumunda hem genetik hem çevresel faktörlerin etkili olduğu görülmektedir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi ailede başka bireylerde özellikle majör depresyon olması, anne babanın madde kullanımı, bireyde bir kişilik bozukluğu durumu olması ve kişinin yaşadığı travmalar distimi oluşumunda etkili faktörlerdir. Çocuklardaki distimide cinsiyetler arasında bir fark yokken, yetişkinlerde görülme sıklığının kadınlarda erkeklere göre neredeyse 3 kat daha fazla olduğu bilinmektedir.
Distimideki semptomların hafif şiddette ve kronik olması bireyin de bunları kendi kişilik özelliği zannetmesine yol açıp tedavi için bir uzmana başvurmasını geciktiriyor.
Bir kişide distimi olduğu keşfedilemeyip tedavi edilmediğinde hastalık kendini somatize edebiliyor. Yani artık kendini fiziksel olarak Ağrı, bitkinlik, herhangi bir iç hastalığı şeklinde dışa vurabiliyor. Genelde de zaten kişi bu tip şikayetlerle doktora başvurduğunda yapılan araştırmalar sonucu distiminin varlığı ortaya çıkıyor. Yada kişi başka bir psikolojik rahatsızlık nedeniyle bir uzmana başvurduğunda kendisinde aslında distimi olduğunu öğreniyor. Distiminin keşfinin zor olması ve kişinin hayat kalitesini içten içe yok etmesi, onun en tehlikeli rahatsızlıklardan biri olarak görülmesini sağlamıştır.
Distimi tedavisi tek yönlü işleyen bir tedavi olmamalıdır. Sadece terapi desteği yada sadece ilaç kullanımı yeterli olmayıp,iyileşme süresinin gereksiz yere uzamasına veya distiminin ileriki bir dönemde tekrar ortaya çıkışına neden olabilir. En ideal tedavi yöntemi bir psikiyatr kontrolündeki uygun ilaçların alımı ve bir uzman tarafından verilen terapi desteğinin paralel bir şekilde gitmesidir. Distimik bozukluğu olan kişinin terapideki devamlılığı ve sabrı, ilaçları uygun dozlarda ve düzgün kullanımı iyileşme süreci için önemlidir.
Tedavi süreci boyunca kişi ve ailesi ile ilgili detaylı bilgiler alınıp, kişinin sorunlarla başa çıkış mekanizmalarının güçlenmesi, benlik değerinin tekrar kazanımı,saplantılı endişelerin yok edilmesi ve kişiler arası ilişkilerde yaşadığı sıkıntıların nedenleri gibi çeşitli psikolojik süreçler üzerine çalışılır.
Kişinin görmüş olduğu tedavi sonucunda depresif duygu durumun üstesinden gelmiş, yaşamdan zevk alıp hayatın iyi-kötü yönleriyle yüzleşebiliyor, sosyal ilişkilerindeki sorunları halledebilip insanlarla kaliteli ilişkiler kurabiliyor olmasını ve yapması gereken işlere daha kolay odaklanıp yaşamına hedef koyabiliyor olmasını amaçlarız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder