7 Kasım 2014 Cuma

Pankreas kanseri önlenebilir mi?

Pankreastaki iyi huylu bazı lezyonlar zamanla kansere dönüşebiliyor. Bu öncül lezyonların erken evrede saptanması ise pankreas kanserinin önlenmesinde önemli rol oynuyor.

Son yıllarda akciğer, meme, prostat ve kalın bağırsak kanserlerine bağlı ölüm oranlarında düşüş yaşanmasına rağmen aynı durum pankreas kanseri için geçerli değil. Uzmanlara göre bu tablonun en önemli nedeni tanıda geç kalmak.

Bazı tümörlerde ölüm oranlarında düşüş yaşanmasının sadece etkin tedavi yöntemlerinin bulunmasına değil, erken tanı ve tarama programlarının başarılı şekilde uygulanmasına da bağlı olduğunu belirten Genel Cerrah Prof. Dr. Kaan Karayalçın, bu anlayıştan doğan yeni yaklaşımın önleyici cerrahi olduğunu söyledi. Karayalçın önleyici cerrahi kavramını; “Kansere yatkınlığı bilinen bir kişide kanser öncesi değişiklikler bulunması durumunda kanser gelişmeden yapılan cerrahi girişimlerdir” diye tanımladı.

Pankreas kanserinin yıllarca süren bir gelişim sürecinden geçtiğini belirten ve hastalığı, “Başlangıçta iyi huylu olarak gelişen bazı öncül lezyonların zaman içerisinde kansere dönüşmesi” olarak ifade eden Karayalçın, bu öncül lezyonların günümüzde daha fazla saptanır olmasının, pankreas kanserinin önlenmesi veya erken teşhis açısından önemli olduğunu söyledi.

PANKREAS KANSERİ AÇISINDAN KİMLER RİSK GRUBUNDA? 
Genetik olmayan risk faktörleri arasında en net olarak bilinenlerin sigara, obezite, kronik pankreatit ve aşırı alkol tüketimi olduğunu ifade eden Karayalçın, diğer risk etkenlerine değindi ve tarama programlarının önemi hakkında şunları söyledi: “Bunlardan sadece kronik pankreatit tarama programlarına dahil olmayı gerektirecek kadar yüksek riske sahiptir. Kronik pankratitli kişilerde risk 16 kat fazladır.Genetik olmayan risk faktörleri arasındaki diğer grup ise bizim kontrol edemeyeceğimiz faktörler içerisinde yer alan pankreas kistleridir. Özellikle İPMN ve müsinöz kistler ile kansere dönüşüm arasındaki ilişki çok net olarak ortaya konmuştur. Genetik risk faktörleri arasında üç ana grup vardır. Ailevi pankreas kanseri en yüksek risk faktörüdür ancak nadir bir durumdur. En az üç birinci derece yakınında pankreas kanseri olanlar bu gruptadır ve bu durum riski 30 kat arttırmaktadır. Birinci dereceden bir aile bireyinde pankreas kanseri olması riski 4.5 kat arttırmaktadır ve böyle bir durumda pankreas kanserine yakalanma riski 70 yaşına gelindiğinde yaklaşık %2’dir. Diğer genetik rahatsızlıklar familial polipozis coli, meme ve yumurtalık kanseri, Peutz-Jeghers sendromu ve herediter pankreatittir.

RİSKLİ KİŞİLERE TARAMA YÖNTEMLERİ UYGULANIYOR
Kalıtsal olmayan risk grubundaki hastalar kronik pankreatit ve pankreas kisti olan hastalardır. Bu hastalar genellikle bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans(MR) ile görüntülenerek incelenirler. Bunlara ek olarak son yıllarda gerektiğinde endoskopik ultrasonografi de uygulanmaktadır. Kalıtımsal risk grubundaki hastalara da benzer yöntemler uygulanmaktadır. Bu tarama programlarında amaç; erken kanserleri saptamak olduğu kadar kanser öncesi gelişen ve kansere dönüşebilen doku değişikliklerini de saptayabilmektir. Genel olarak topluma göre 5-10 kat risk taşıyan hastalarda 50 yaşta bu tarama programlarını başlatmak önerilmektedir.”

Prof. Karayalçın, risk grubunda olanlarda tarama programlarında solid lezyon, kist veya PanIN-3 olarak adlandırılan problemler saptandığında cerrahi tedavinin koruyucu olarak önerildiğini söyledi. (ntv)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder