Bir kadının ilk gebeliği düşükle sonuçlanmışsa sonraki gebeliklerinin de düşükle sonuçlanma riskinin arttığı bildirildi.
İHA'da yer alan habere göre Özel Adana Ortadoğu Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Ekrem Sapmaz, ilk gebeliğini yaşayan bir kadının düşük yapma riskinin yüzde 10 civarında olduğunu söyleyerek, “Daha önceki gebelik düşükle sonuçlanmışsa, mevcut gebeliğin de düşükle sonuçlanma riski yüzde 15'lere çıkar. Eğer 2'den fazla düşük hikayesi varsa, bir sonraki gebeliğin de düşükle sonuçlanma riski yüzde 30 civarına çıkar” dedi.
KADIN SAĞLIĞI AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ
"Klasik olarak 3 kez arka arkaya düşük yapılması 'tekrarlayan düşük' olarak tanımlanır" diyen Prof. Dr. Ekrem Sapmaz, “Bu tanımlamalar farklı araştırmacılar arasında değişiklik gösterebilir. Bu konu kadın sağlığı açısından çok önemli olmasına karşın hala birçok bilinmeyeni olan bir konudur. Ne yazık ki, bu sebeple araştırılan kadınların ancak yüzde 50'sinde bir sebep bulunabilmektedir” şeklinde konuştu.
ALTINDA BİRÇOK FAKTÖR BULUNABİLİR
Tekrarlayan düşük tanısında altta yatan birçok faktör bulunabileceğini vurgulayan Sapmaz, “Rahim şekil bozuklukları, miyomlar, polipler, rahim içi yapışıklıklar, bağışıklık sistemiyle ilgili durumlar, hormon bozuklukları, şeker hastalığı, polikistikover sendromu, guatr gibi birçok hastalık bu faktörler arasında yer alır. Bunların dışında genetik faktörler, kan pıhtılaşma bozuklukları ve çevresel faktörler de tekrarlayan düşüğün altında yatan önemli nedenler arasındadır” diye konuştu.
HASTALIĞIN ALTINDA YATAN SEBEPLER
Yapılan tetkiklere rağmen hastaların yaklaşık yüzde 50'sinde tekrarlayan düşük hastalığı ile ilgili bir sebep ortaya konulamadığını ifade eden Prof. Dr. Ekrem Sapmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Hastalığın altında yatan sebep bulunursa, hastalığa yönelik tedavi uygulanacağı açıktır. Örneğin rahimde perde veya miyom varlığı saptandığında cerrahi tedavi, pıhtılaşma bozukluğu saptanırsa kan sulandırıcı tedavi gibi yöntemler uygulanır. Burada asıl mesele sebebin aydınlatılamadığı hastalara nasıl yaklaşılacağıdır. Bu durumdaki hastalara rutin olarak uygulanan birçok tedavi mevcut olmakla birlikte bunların önemli bir kısmı yeterli bilimsel dayanaktan yoksundur. Bu tedaviler her ne kadar zararsız tedaviler gibi görünse de, hiçbir tedavinin gereksiz kullanılmaması zorunluluğu akılda tutulmalıdır. Hastanın özelliklerine göre, daha düşük riskli ve basitten başlayıp daha karmaşığa doğru giden bir tedavi planı yapılması önerilmektedir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder